Yola Çıkılmaz, Yola Düşülür
Hakikatin yolu, çoğu zaman bir niyetle, bir kararla veya bir hedefle başlamaz. Zira yol, bir arayışla değil bir çağrıyla açılır
Hakikatin yolu, çoğu zaman bir niyetle, bir kararla veya bir hedefle başlamaz. Zira yol, bir arayışla değil bir çağrıyla açılır. Bu çağrı ise çoğu zaman sarsıcıdır; kayıpla gelir, ihaneti getirir, yalnızlıkla sarar insanı.
Bir gün her şey tersine döner.
Dostlar gider, işler bozulur, sevda dağılır.
Kalbin ortasında bir çöküş başlar.
İşte bu düşüş, yolun başlangıcıdır.
Ama yürüyerek değil, yanarak düşülür o yola.
Yanışın Başlangıcı: Aklın Terk Edişi
Düşenin canı yanar,
Ama en çok da aklı yanar.
Zira bu yolda akıl yetersiz kalır, çünkü akılın kavrayabildiği yer hakikatin yüzüdür; özüne ulaşamaz.
Acı o kadar yoğunlaşır ki düşünce buharlaşır.
Ve sen, hiçbir şeyi toparlayamazsın artık.
Benliğin dağılır, irade çözülür.
Ama insan, işte tam bu çözülmede
ilk kez kendi benliğini görmeye başlar.
Darbe Üstüne Darbe: Benliğin Sarsılması
Sarsıldıkça, yeni darbeler gelir.
Her kalkış, yeni bir yıkılışın kapısını açar.
Çünkü hâl, eskiyi tamir etmez;
yeni bir doğuş için yıkımı gerektirir.
Ve en sonunda,
Tutunacak hiçbir dal kalmaz.
İşte burada ayrım başlar:
Bir kısmı düşer ve bir daha kalkamaz.
Diğerleri, zayıflayan benliğiyle halvete döner.
Halvet: Hâlin Kapısı ve Zamanın Çekilişi
Halvet, görünüşte bir yalnızlık;
Ama özde bir yüzleşme misafirhanesidir.
Kimse kalmaz yanında.
Zaman durur,
Hatıralar konuşur,
Ve sen, ilk defa kendinle kalırsın.
Burada acı, artık bir düşman değildir.
O, sır kapısının bekçisidir.
Ve her yanış,
Seni biraz daha hakikate yaklaştırır.
Yanmak: Bilgiden Hâle, Hâlden Sıra
Acı artık yanıla dönüşür.
Ama burada yanılmak bir hata değil,
bir pişme sürecidir.
Yanarsın…
Ama bu yanış bir azap değil,
Bir doğuş sancısıdır.
Kalbin her köşesi,
İçteki perdeyi yakar,
Gözdeki perdeyi eritir.
İşte burada başlar hazırlık:
Sır kapısına varmak.
Kapılar Çoktur, Ama Her Yol İlk Kapıdan Başlar
Sır kapıları birdenbire açılmaz.
Zira her sır,
Ancak ona hazır olana gösterilir.
Bu kapı,
Benliğin ilk soyunma kapısıdır.
Ve bu kapının eşiğine sadece
yanan kalpler ulaşabilir.
İlk kapı aşılmadan,
Hiçbir sır görünmez.
Zira sırrın nuru,
benliğin dumanında boğulur.
Son Söz: Her Fısıltı Bir Yük Değil, Bir İzdir
Melâmî der ki:
Bu anlatılan,
Ne bir öğreti,
Ne de bir sistemdir.
Bu,
Yanmışların kalbine düşen fısıltıdır.
Hâle ermemişe sır,
Bilgiden yük olur.
Ama yanmış olana,
Her cümle bir anahtar olur.
Şimdilik bu kadar yeter.
Zira sırlar,
Ağzın değil,
Hâlin taşıdığı yüklerdir.
Ve her yük,
Ancak taşıyana görünür.