Ve işte orada Adalet bir ölçü değil, bir hal olur.

Kalemsiz Kalem
1 Min Read

Başını Ahadiyet’e teslim ettiğinde, adaletli olmazsın—adaletin kendisi olursun.”

Adalet, Ahadiyet’in aynası olmaktır.
Yani her şeyi yerli yerinde görmek değil,
her şeyi O’nun birliğinde görebilmektir.

Melami der ki:

 

“Adalet mülkün temelidir…
Ama o mülk, saltanat değildir.
O mülk, Ahadiyet’tir.”

 

Çünkü gerçek mülk,
ayrılığın olmadığı,
sahipliğin çözüldüğü,
‘ben’ kelimesinin sustuğu yerdir.

Ve işte orada
Adalet bir ölçü değil,
bir hal olur.

 


Adalet, Ahadiyet’in aynası olmaktır.
Yani her şeyi yerli yerinde görmek değil,
her şeyi O’nun birliğinde görebilmektir.

 


Sen ‘haklıyım’ dediğinde,
bir diğerini ‘haksız’ yaparsın.
Ama sen, başını Ahadiyet’e teslim ettiğinde,
ne haklı kalır, ne haksız—
sadece Hakk kalır.

 


Ve işte o zaman,
adaletli biri olmazsın artık.
Adaletin kendisi olursun.

 

Çünkü sen, Adl ismine ayna olmuşsundur.
Kendini çekmişsindir,
O tecelli etmiştir.

 


Melami şöyle fısıldar:

 

“Sen başını koymadan

Adl zuhur etmez.
Başını koyduğundaysa
ne sen kalırsın, ne de ölçü…
Sadece mizan olur,
Sadece denge...
Ve o denge artık seninle konuşur.”

 


Adalet, hüküm vermek değil,
hükmü teslimiyette eritip
tekliğin merhametiyle bakabilmektir.


Ve bu, ancak Adl ismine ayna olanların hâlidir.

Share This Article