“Perdelerin Adı Yoktur, Ama Ağırlığı Vardır.”

Kalemsiz Kalem
2 Min Read

İyi olmak perdesidir. En sinsi olan budur.

Kontrol perdesidir.
Hayatı, kaderi, hatta duaları bile kontrol etmeye çalışırsın.

“Melami…
Sen diyorsun ki gerçek bir arayan, nefsin perdelerini yırtar…
Peki bu perdeler nelerdir?
Kaç kattır bu karanlık?
Ve bir yolcu nasıl geçer bu derinlikten?”

 

Melami yakındaydı.
Ama sesi, çok uzaktan geldi sanki:

 

“O perdeler…

İsmi yok onların.
Ama her biri, kalbine bir yük gibi çökmüştür.
Sayamam sana bir listede,
ama gösterebilirim seni kendine.
Ve sen bakınca anlayacaksın:
Her perdede,
bir ‘ben’ saklanmıştır.”

 

İlk perde:

 

İyi olmak perdesidir.

En sinsi olan budur.
Kendini iyi bilmek,
niyetini temiz sanmak,
başkalarından daha ‘farkında’ olmak.
Bu perde, karanlığını ışıkla boyar.
Ama hâlâ kendindedir.

 

İkinci perde:

 

Kontrol perdesidir.

Hayatı, kaderi, hatta duaları bile kontrol etmeye çalışırsın.
‘Olması gereken’ diye bir çerçeve çizersin.
Ve Hakk’ı, o çerçevenin içine sığdırmaya çalışırsın.
Oysa Hakk, çizdiğin her sınırın dışındadır.

 

Üçüncü perde:

 

Bilgi perdesidir.

Kitaplar, yollar, sistemler…
Hepsiyle donatır kendini.
Ve bilgiyi taşıdıkça,
‘Biliyorum’ demeye başlarsın.
Ama bilgi, ego taşıyorsa,
kalbi ağırlaştırır.
Hâl olmadan bilgi, sadece bir gölgedir.

 

Dördüncü perde:

 

Arayış perdesidir.

En yüce görünen, ama en kalın olandır.
Aramak bir kimlik olur.
‘Yoldayım’ demek bir övünç.
Ama o yol seni menzile değil,
kendine döndürür durur.

 

Beşinci perde:

 

Korku ve aidiyet perdesidir.

Ya kaybedersem, ya yalnız kalırsam…
Ya bu yolda gidersem de kimse anlamazsa…
Bu perde seni başkalarının gözüne bağlar.
Ve o gözlerden kurtulmadan,
Hakk’ın yüzü görünmez.

 

Melami derin bir nefes aldı.
Sonra dedi ki:

 

“Yolcu, bu perdelerden geçerken,

kırılır…
Yanar…
Şaşırır…
Hatta bazen geri döner.
Çünkü her kat yıkıldığında,
bir parçası da yok olur.
Ama sonunda,
sadece bir avuç sessizlik kalır elinde.”

 

Yolcu gözyaşlarını tutamadı.
Ama bu gözyaşı acıdan değil,
perdenin aralanışındandı.

 

Melami fısıldadı:

 

“Gerçek yolcu,

bir sistemle değil,
bir hâlle yürür.
Kendine değil,
hiçliğe yaslanır.
Ve sonunda,
kendi gölgesinden bile geçer.

Share This Article